Kuantum bilişim, önümüzdeki on yıl içinde ekonomide devrim yaratmaya hazırlanırken; siber güvenlik uzmanları, veri gizliliği ve şifreleme algoritmalarına yönelik büyük tehditlere karşı uyarıyor.
Quantinuum ve PsiQuantum gibi girişimler milyar dolarlık değerlemelere ulaşırken, uzmanlar kuantum bilişimin 2025–2035 aralığında küresel ekonomiye 1 trilyon dolardan fazla katkı sağlayabileceğini öngörüyor. Ancak bu gelişme, ciddi güvenlik tehditlerini de beraberinde getiriyor.
Şifrelemenin sonu mu?
Kuantum bilgisayarların asıl tehdidi, klasik şifreleme algoritmalarını etkisiz hâle getirme potansiyelidir. RSA ve AES gibi günümüzün güvenli kabul edilen sistemleri, Shor ve Grover algoritmaları sayesinde kuantum makineler tarafından saniyeler içinde kırılabilir hâle gelebilir. Örneğin, AES-128 yalnızca 64 bit güvenlik sunarken, uzmanlar sistemlerin AES-256 gibi daha dayanıklı versiyonlara geçirilmesini öneriyor.
Tehlike hemen mi geliyor?
MITRE raporlarına göre RSA-2048 şifrelemesinin kuantum bilgisayarlarla kırılması muhtemelen 2055–2060 yılları arasında gerçekleşecek. Ancak hata düzeltme teknolojilerindeki ilerlemeler, bu tarihi 2035’e kadar çekebilir. Kurumlar için bu belirsizlik, hazırlık sürecini bugünden başlatmayı zorunlu kılıyor.
‘Topla, Bekle, Çöz’ stratejisi
Hacker’lar bugün topladıkları şifreli verileri, gelecekte gelişmiş kuantum bilgisayarlarla çözmeyi hedefliyor. Özellikle sağlık, savunma ve finans alanlarındaki hassas bilgilerin yıllarca gizli kalması gerektiği düşünüldüğünde, bu strateji son derece riskli bir tabloyu ortaya koyuyor.
Çözüm: Post-kuantum şifreleme
NIST, 2024 yılında post-kuantum şifreleme standartlarını duyurdu. Apple, iMessage için PQ3 protokolünü tanıttı; Google, Chrome üzerinde algoritma testlerine devam ediyor. Ancak bu geçiş kolay değil: yeni sistemler daha yavaş, uzun entegrasyon süreleri gerektiriyor ve uzman eksikliği ciddi bir sorun yaratıyor.
Kurumlar ne yapmalı?
- Uzmanlara göre şirketler kuantum tehdidine karşı şu adımları atmalı:
- Kullanılan şifreleme sistemlerinin envanteri çıkarılmalı.
- Uzun süreli gizlilik gerektiren veriler belirlenmeli.
- Geçiş takvimi ve bütçesi planlanmalı.
- Saldırı tespiti ve erken uyarı sistemleri kurulmalı.
Michele Mosca’nın önerdiği X + Y <Z formülü, kurumların stratejik zamanlamayla hareket etmesini öneriyor: Eğer verinin saklanması gereken süre (X) ile geçiş süresi (Y), tehdidin ortaya çıkacağı tahmini süreden (Z) uzunsa, hemen harekete geçmek kaçınılmazdır.